İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Boğaziçi’nde Bir Amerikalı: James De Kay’ın Kaleminden 1830’lar İstanbul’u

ÖZET

  1. yüzyıl seyahatnameleri, genellikle Batı’nın Doğu’ya üstten bakan “Oryantalist” söyleminin taşıyıcı kolonları olmuştur. Ancak 1833 yılında New York’ta isimsiz olarak yayımlanan Sketches of Turkey in 1831 and 1832 (1831 ve 1832’de Türkiye Eskizleri), bu geleneğe sert bir taş atar. Yazarı James Ellsworth De Kay; bir doktor, bir doğabilimci ve Yale Üniversitesi’nden kovulmuş asi bir Amerikalıdır. Bu makale, De Kay’ın İstanbul’daki gizli diplomatik ve ticari misyonunu, II. Mahmud reformlarına dair benzersiz tanıklığını, dönemin sosyal hayatına (sokak köpeklerinden yangınlara) bakışını ve Batı’daki “Yunan Hayranlığı” (Philhellenism) akımına karşı geliştirdiği ve büyük tepki çeken “Türk Dostu” duruşunu derinlemesine incelemektedir.

GİRİŞ: Doğu’nun Eşiğinde Bir “Yabancı”

1831 yılının puslu bir sabahında, İstanbul Boğazı’nın sularını yaran bir Amerikan gemisi, güvertesinde sadece ticari mallar değil, aynı zamanda keskin bir gözlemciyi de taşıyordu. O dönemde İstanbul, Avrupa siyasetinin “Şark Meselesi” (Eastern Question) olarak adlandırdığı devasa bir satranç tahtasıydı. İngilizler, Fransızlar ve Ruslar, “Hasta Adam” olarak gördükleri Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasını paylaşmak için pusuda beklerken, Atlantik’in ötesinden gelen yeni bir oyuncu sahneye çıkıyordu: Amerikalılar.

jamed de kay
James De Kay – Görsel Kaynak

Bu yeni oyuncuların arasında, elinde not defteri, zihninde ise Avrupa’nın empoze ettiği önyargılardan arınmış (veya en azından onları sorgulamaya hazır) bir merakla James Ellsworth De Kay bulunuyordu. De Kay, İstanbul’a geldiğinde şehir, tarihinin en büyük kırılma noktalarından birini yaşıyordu. Yeniçeri Ocağı’nın kanlı bir şekilde kaldırılmasının (Vaka-i Hayriye, 1826) üzerinden sadece beş yıl geçmişti. Sultan II. Mahmud, imparatorluğu modernleştirmek için zamana karşı yarışıyor; sarıklar feslerle, kaftanlar setrelerle değişiyor, yüzyıllık gelenekler yerini Batılı kurumlara bırakıyordu.

Çoğu Avrupalı seyyah (örneğin Lamartine veya Chateaubriand), İstanbul’u romantik bir harabe, geçmişe saplanmış egzotik bir dekor olarak tasvir etmeyi tercih etmiştir. Onlar için Doğu, pasif ve durağandır. Ancak De Kay’ın anlatısı, bu statik tabloyu reddeder. O, yaşayan, nefes alan, acı çeken ve değişmeye çalışan dinamik bir toplum görür. 1833’te “Bir Amerikalı” imzasıyla yayımladığı kitabı, sadece bir gezi notları derlemesi değil, aynı zamanda bir sosyolojik analiz ve dönemin Batı kamuoyuna karşı yazılmış bir savunma metnidir.


BÖLÜM 1: Maskenin Ardındaki Adam

Yale’den Kovulan Doktor ve Doğabilimci

James Ellsworth De Kay’ı anlamak için, onun İstanbul’a varmadan önceki çalkantılı geçmişine bakmak gerekir. 1792 Lizbon doğumlu olan De Kay, kozmopolit bir ailenin çocuğuydu. Ancak karakteri, akademik dünyanın steril koridorlarına sığmayacak kadar taşkındı.

Yale Üniversitesi’ndeki öğrencilik yılları, hayatının gidişatını belirleyen bir olayla son buldu. Üniversitenin “Linonian Society” adlı kulübünün bir toplantısında çıkan tartışmada, bir öğretim üyesini sopayla tehdit etmesi, onun akademik kariyerinin o noktada, okuldan atılmasıyla bitmesine neden oldu. Bu olay, De Kay’ın karakterindeki iki temel özelliği ortaya koyar: Otoriteye karşı başkaldırı ve tutkulu, bazen de agresif bir mizaç.

Yale defteri kapansa da bilim defteri kapanmamıştı. Edinburgh’da tıp eğitimi aldı ve doğa bilimlerine (özellikle zoolojiye) yöneldi. Bir bilim insanı olarak eğitilmesi, onun seyahatnamesinin dilini de şekillendirmiştir. O, olaylara şairane bir romantizmle değil, bir cerrahın soğukkanlılığıyla ve bir biyoloğun sınıflandırma merakıyla yaklaşır. İstanbul’da gördüğü bir kuş sadece “güzel bir kuş” değildir; türü, davranış biçimi ve ekosistemdeki yeriyle bir veri parçasıdır.

Onu İstanbul’a sürükleyen asıl bağ ise evliliğiydi. Dönemin en ünlü gemi inşa mühendislerinden Henry Eckford’un kızı Janet ile evlenmesi, De Kay’ı Amerikan denizcilik endüstrisinin ve diplomasisinin göbeğine yerleştirdi.


BÖLÜM 2: Gizli Görev ve Eckford Trajedisi

Diplomasi, Ticaret ve Şüphe

De Kay’ın İstanbul ziyareti turistik bir heves değildi. Bu, 1827 Navarin Baskını’nda donanması yakılan Osmanlı İmparatorluğu’nun, deniz gücünü yeniden inşa etme arayışının bir sonucuydu. Sultan II. Mahmud, İngiliz ve Fransızlara güvenmiyor, alternatif bir müttefik olarak yükselen güç Amerika’ya bakıyordu.

Navarin Muharebesi
Navarin Muharebesi – Çizim: James Ellsworth De Kay, Sketches of Turkey in 1831 and 1832, New York, 1833. Dijital Erişim: Internet Archive (archive.org)

James De Kay, kayınpederi Henry Eckford ile birlikte, Osmanlılara satılmak üzere inşa edilen 1000 tonluk United States korvetiyle İstanbul’a geldi. Bu seyahat, resmi bir diplomatik misyondan ziyade, yarı-resmi ticari bir girişimdi. Eckford, Sultan tarafından büyük bir hüsnü kabul gördü ve Osmanlı Tersanesi’nin (Tersane-i Amire) başına geçmesi, imparatorluk donanmasını modernize etmesi teklif edildi. Bir Amerikalının, Osmanlı’nın en stratejik askeri kurumunun başına geçmesi, o dönem İstanbul’daki İngiliz ve Rus sefirlerini dehşete düşürmüştü.

Ancak bu büyük rüya, karanlık bir sonla bitti. Henry Eckford, çalışmalarına başladıktan kısa bir süre sonra, 1832 Kasım’ında aniden hastalandı ve öldü. Resmi kayıtlar kolera veya mide enfeksiyonu dese de, De Kay’ın satır aralarında ve sonraki mektuplarında derin bir paranoya sezilir. O, kayınpederinin Osmanlı’nın güçlenmesini istemeyen “bazı güçler” (ima edilen genellikle İngiliz istihbaratıdır) tarafından zehirlendiğine inanıyordu. Bu trajedi, De Kay’ın İstanbul günlerine hüzünlü ve şüpheci bir hava katmış, ancak gözlem yeteneğini köreltmemiştir. Aksine, Batılı güçlere olan öfkesi, onun Türk halkına ve Osmanlı devletine daha sempatiyle yaklaşmasına zemin hazırlamış olabilir.


BÖLÜM 3: “Öteki”ne Bakış ve Ezberlerin Bozulması

Dürüstlük, Ahlak ve Çarşı Pazar

De Kay’ın kitabının en çarpıcı yönü, Batı’da yerleşik “Yalancı, hırsız ve barbar Türk” imgesini yerle bir etmesidir. De Kay, İstanbul çarşılarında dolaşırken gördüğü manzaralar karşısında şaşkınlığını gizleyemez.

Kitabında şöyle bir anektod aktarır: Bir dükkan sahibi, namaz vakti geldiğinde veya acil bir işi çıktığında dükkanın kapısını kilitlemez, sadece önüne bir ağ veya sembolik bir ip çeker. İçerideki mallar ortadadır, ancak kimse elini sürmez. De Kay, bu durumu “Hristiyan” Avrupa ve Amerika şehirlerindeki hırsızlık oranlarıyla kıyaslar ve şu sonuca varır: Osmanlı toplumunda, yazılı olmayan ama herkesin uyduğu muazzam bir ahlaki sözleşme vardır.

Bu gözlem, o dönem için devrim niteliğindedir. Çünkü Oryantalist literatür, Doğulunun ahlaki düşüklüğünü “iklim” veya “din” ile açıklamaya meyillidir. De Kay ise bu ahlaki üstünlüğü teslim eder. Türklerin misafirperverliğini, yabancıya gösterilen saygıyı ve gündelik hayattaki ağırbaşlılığı över. Ona göre Türkler, “sessiz, vakur ve onurlu” insanlardır. Batılıların gürültülü ve telaşlı yaşamına tezat oluşturan bu sükunet, De Kay’ı büyüler.


BÖLÜM 4: Şehirdeki Doğabilimci

Sokak Köpekleri, Kuşlar ve Doğa

James De Kay, bir tıp doktoru ve doğabilimci (naturalist) kimliğiyle İstanbul sokaklarını adeta bir laboratuvar gibi inceler. İstanbul’un meşhur sokak köpekleri, hemen her seyyahın ilgisini çekmiştir ama De Kay onlara bilimsel bir gözle bakar.

Köpeklerin şehirdeki dağılımını “bölgesel” (territorial) bir örgütlenme olarak tanımlar. Her mahallenin kendi köpek sürüsü vardır ve bu sürüler, kendi sınırlarını kıskançlıkla korur. Bir köpek, başka bir mahallenin sınırına girdiğinde, o bölgenin köpekleri tarafından topluca kovalanır. De Kay, bu hayvanların sahipsiz olmalarına rağmen, halk tarafından beslendiğini, hamile dişi köpekler için sokak köşelerine yiyecek ve su konulduğunu hayretle not eder. Batı’da “başıboş” hayvanların itlaf edildiği bir dönemde, İstanbul’daki bu “birlikte yaşama kültürü” (co-existence), De Kay için bir medeniyet göstergesidir.

Araba veya Turk Kocu
Araba veya Türk Koçu – Çizim: James Ellsworth De Kay, Sketches of Turkey in 1831 and 1832, New York, 1833. Dijital Erişim: Internet Archive (archive.org)

Aynı dikkati kuşlara da verir. Evlerin saçaklarına, cami avlularına kuşlar için yapılan yuvaları, mezarlıklardaki servilerin üzerindeki leylekleri anlatır. Türklerin doğayla kurduğu ilişkinin, Batı’nın “doğaya hükmetme” arzusundan farklı olarak, “doğayla bütünleşme” üzerine kurulu olduğunu sezdirir. Ayrıca Boğaziçi’nin jeolojik yapısı, akıntılar ve bitki örtüsü üzerine yaptığı analizler, kitabını sadece kültürel değil, coğrafi bir belge haline de getirir.


BÖLÜM 5: Ateş ve Veba

Afetler Karşısında Tevekkül ve Tedbir

  1. yüzyıl İstanbul’u, iki büyük düşmanla boğuşmaktadır: Yangınlar ve salgın hastalıklar. De Kay, 1831’deki büyük Pera (Beyoğlu) yangınına ve irili ufaklı diğer yangınlara tanıklık eder. Ahşap mimarinin hakim olduğu şehirde, bir kıvılcımın nasıl saniyeler içinde mahalleleri yuttuğunu dehşetle anlatır. Ancak burada da sosyolojik bir gözlem yapar: Yangın tulumbacılarının (itfaiyecilerin) örgütlenmesi, yangın kulelerinden verilen işaretler ve halkın yangın sırasındaki dayanışması.

Bir tıp doktoru olarak, veba ve kolera salgınlarına yaklaşımı ise daha kritiktir. O dönemde “karantina” uygulamaları Osmanlı’da yeni yeni tartışılmaktadır. De Kay, halkın salgın karşısındaki “kaderci” (fatalist) tavrını eleştirir gibi görünse de, bunun altında yatan inanç sistemini anlamaya çalışır. Batılıların salgından kaçıp kendilerini izole ettiği, hastalarını terk ettiği durumlarda; Türklerin hastalarına bakmaya devam ettiğini, ölümü hayatın doğal bir parçası olarak kabullendiğini belirtir. Yine de, II. Mahmud’un modern karantina teşkilatını kurma çabalarını ve bu konudaki tıbbi reformları destekler.


BÖLÜM 6: Değişim Rüzgarları

Fes, Setre ve II. Mahmud

De Kay’ın İstanbul’u, “Eski” ile “Yeni”nin kıyasıya çatıştığı bir arenadır. Yazar, bu çatışmayı en net kılık kıyafet üzerinden okur. Sultan II. Mahmud’un 1829’da yayınladığı kıyafet nizamnamesi ile devlet memurlarının sarık ve cübbe yerine fes, pantolon ve ceket (setre) giymesi zorunlu hale gelmiştir.

De Kay, İstanbul sokaklarında gördüğü bu yeni “Osmanlı Centilmeni” tipini tasvir ederken, bazen bu değişimin estetik uyumsuzluğuna (bol pantolonlar, uyumsuz ceketler) gülümser, ama değişimin arkasındaki iradeye saygı duyar. Ona göre bu, sadece bir şekil değişikliği değil, bir zihniyet devrimidir.

Modern Turk Kostumu
Modern Türk Kostümü – Çizim: James Ellsworth De Kay, Sketches of Turkey in 1831 and 1832, New York, 1833. Dijital Erişim: Internet Archive (archive.org)

Sultan II. Mahmud ile karşılaşması, kitabın zirve noktalarından biridir. Batı basınında “kanlı tiran” olarak çizilen Sultan’ı; enerjik, gözleri zeka parıltılarıyla dolu, at binen, askerlerini denetleyen ve imparatorluğunu uçurumdan döndürmek için çabalayan karizmatik bir lider olarak resmeder. De Kay, Mahmud’u Rus Çarı Büyük Petro ile kıyaslar; onun gibi ülkesini zorla da olsa modernleştirmeye çalışan bir reformist olarak görür.


BÖLÜM 7: Büyük Tartışma ve Eleştiriler

Yunan Hayranlığına Karşı Bir “Anti-Helenik” Manifesto

James De Kay’ın kitabı yayınlandığında neden bu kadar gürültü kopardı? Bunun cevabı, 1830’ların siyasi atmosferinde gizlidir. Avrupa ve Amerika, o yıllarda güçlü bir Yunan Hayranlığı (Philhellenism) rüzgarına kapılmıştı. Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanması (1830), Batı’da “Antik Yunan medeniyetinin dirilişi” ve “Hristiyanlığın İslam’a zaferi” olarak kutlanıyordu. Lord Byron gibi romantik şairler, bu dava uğruna ölmüş, kamuoyu Yunanlıları “masum kurbanlar”, Türkleri ise “zalim efendiler” olarak kodlamıştı.

De Kay, kitabında bu anlatıyı tersyüz ederek adeta arı kovanına çomak soktu. Gözlemlerine dayanarak şunları iddia etti:

  1. Yunanlıların Karakteri: De Kay, Pera ve Galata’daki Rum nüfusu, ticaret hayatındaki kurnazlıkları, güvenilmezlikleri ve entrikacı yapıları ile eleştirdi. Onları, Osmanlı toplumunun huzurunu bozan, Batılı güçlerin maşası olan bir unsur olarak tanımladı. “Bir Türk’ün sözü senettir, ama bir Yunanlı ile alışveriş yaparken on kez düşünmelisiniz” minvalindeki ifadeleri, Batılı okur için şok ediciydi.
  2. Türk Yönetimi: Türklerin yönetimi altında yaşayan azınlıkların, iddia edildiği gibi sürekli zulüm görmediğini, aksine geniş bir dini ve ticari özgürlüğe sahip olduklarını savundu.

Bu görüşleri nedeniyle De Kay, İngiliz ve Amerikan basınında sert eleştirilere maruz kaldı. Dönemin eleştirmenleri (örneğin North American Review), onu “Türklerin parasıyla veya iltifatıyla kandırılmış olmakla”, “saflıkla” ve “körlükle” suçladılar. Hatta bazıları, onun kayınpederinin ticari çıkarlarını korumak için Türkleri övdüğünü iddia etti. Ancak De Kay geri adım atmadı; gördüğü gerçeğin, Batı’da anlatılan masaldan farklı olduğunu savunmaya devam etti.


SONUÇ: Tarihe Düşülen “Amerikan” Notu

James Ellsworth De Kay’ın Sketches of Turkey in 1831 and 1832 eseri, tozlu raflarda kalmış sıradan bir seyahatname değildir. Bu eser, 19. yüzyılın başında, Doğu ile Batı arasındaki algı duvarında açılmış nadir gediklerden biridir.

Yazar, Yale’den kovulmuş o asi genç ruhunu, İstanbul sokaklarında “gerçeği arayan” bir bilim insanı titizliğine dönüştürmüştür. Kitabı, Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme sancılarına tanıklık etmesi bakımından tarihsel; Türk toplumunun insani değerlerini (hayvan sevgisi, dürüstlük, misafirperverlik) kayda geçirmesi bakımından sosyolojik; ve Batı’nın iki yüzlü siyasetini ifşa etmesi bakımından politik bir belgedir.

Bugün bizler için De Kay, 190 yıl öncesinden bize el sallayan, İstanbul’un sokak köpeklerinin başını okşayan, yanan ahşap evlere üzülen ve “Barbar” denilen insanların aslında ne kadar “Medeni” olduğunu dünyaya haykırmaya çalışan dost bir sestir. Onun “Eskizleri”, zamanın sildiği o eski İstanbul resmini, en canlı renkleriyle zihnimizde yeniden canlandırmaya devam etmektedir.

Tarihe Düşülen Görsel Notlar: De Kay Albümü


KAYNAKÇA VE İLERİ OKUMA

Bu makalenin hazırlanmasında aşağıdaki temel kaynaklardan ve akademik çalışmalardan yararlanılmıştır:

  1. Birincil Kaynak:
    • De Kay, James Ellsworth. Sketches of Turkey in 1831 and 1832. New York: J. & J. Harper, 1833. (Harvard Üniversitesi Kütüphanesi Dijital Arşivi ve Internet Archive).
  2. Biyografik ve Tarihsel Kaynaklar:
    • Erhan, Çağrı. Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri. Ankara: İmge Kitabevi, 2001. (Henry Eckford ve De Kay’ın misyonunun diplomatik arka planı).
    • Kuneralp, Sinan. Turco-American Relations: 1800-1914.
    • Yale University Archives. “History of the Linonian Society regarding James E. De Kay”. (Yale’den atılma hadisesine dair kayıtlar).
  3. Dönem Analizi:
    • Berkes, Niyazi. Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul: YKY. (II. Mahmud reformları bağlamı).
    • İnalcık, Halil & Quataert, Donald. Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi. (19. yüzyıl ticari hayatı ve azınlıklar).
  4. İlgili Edebi Eserler (Karşılaştırma İçin):
    • Julia Pardoe. The City of the Sultan. (Aynı dönemin İngiliz kadın seyyah gözlemi).
    • Helmuth von Moltke. Türkiye Mektupları. (Askeri bir bakış açısı).
⚖️

Lisans ve Telif Uyarısı

Medya kullanım kuralları

Bu içerikte yer alan tüm medya dosyalarının (görsel, video, ses, belge vb.) lisans/telif bilgilerini ilgili eser açıklamalarından kontrol edin.

📚 Şartlar ve Koşullar Oku

Yorumlar kapatıldı.